Ana Sayfa / SAĞLIKLI YAŞAM / Bazı isteklerimiz neden olmuyor?

Bazı isteklerimiz neden olmuyor?

Bazı isteklerimiz oluyor, bazı isteklerimiz neden olmuyor ? İstediğimiz bir çok şeyi gerçekten hayatımıza çekebilir miyiz? Çekim yasasına, kuantum yasasına göre insanların her istediğinin olması mümkün mü, bu kadar basit mi? Evet, istediğimiz bir çok şeyi hayatımıza çekebiliriz. Bunu yapabilme gücümüz bizde var, mevcut. Daha doğrusu onun frekansı bizde mevcut. Fakat bazı şeyler olmuyor, olamıyor, bunun nedeni ne? Çünkü, birçoğumuz isteklerimizi saf enerji ile isteyemiyoruz. En çok istediğimiz şeyler, ya olmazsa diye en çok korktuğumuz şeylerdir.

Bazı isteklerimiz neden olmuyor?

Farkında olmadan hepimiz en çok istediğimiz şeylerin etrafında bir direnç yaratıyoruz.

Direnç ne demek? Direnç, “aklımıza gelecek bütün negatif düşünce ve duygulara” direnç diyoruz. Örnek, bir kişi ile evlenmek istiyorum. Bunu çok istediğim için burası benim en zayıf karnım. Benim en büyük korkum kaybetme korkusu ya da yalnız kalma korkusu ise bu evlenme isteğimin etrafındaki direnci öncelikle bu duygularım yaratmış oluyor. Diyelim ki, Ayşe, Ahmet ile evlenmek istiyor ama kafasında belki bin tane korku yaratıyor. “Ahmet beni bırakırsa, Ahmet beni terk ederse, Ahmet benle evlenmezse, Ahmet beni aldatırsa, ya ben yalnız kalırsam, ya beni sandığım kadar sevmiyorsa, ya onun için çok önemli değilsem”. Kafasından geçirdiği bu düşüncelere ile etrafında direnç dediğimiz, negatif duygulardan ağ gibi bir şey yaratıyor. Bu negatif duyguların oluşturduğu o ağı bir duman gibi düşünün. O ağ Ahmet’i dumanın içinde hapsediyor. Ahmet, gelecek belki ama o ağın içinde hapis, istese de gelemiyor. Ahmet’in etrafı dolu, serbest kalıp Ayşe’ye gelemiyor ki. Gelmek istese de gelemiyor. Aksine gelemediği gibi geri gidiyor. Burada enerji, saf değil, serbest değil, negatif düşüncelerden oluşmuş bir ağ var. Ayşe ne yaptığının farkında olmadığı için olayı geciktirmiş ya da yokuşa sürmüş oluyor, yolları tıkıyor. Neden?

Alanımızdaki sahip olduğumuz enerjimizi bölüyoruz

Ayşe, aslında enerjisini de bölmüş oluyor. “Ahmet’i çok seviyorum, Ahmet’in de beni sevdiğini biliyorum, gerisi tartışmaya kapalı, Allah nasip ettiyse biz zaten evleniriz”, dese, gerisini kendi de dahil kimse ile tartışmasa, o negatif duygulardan o duman zaten oluşmayacak. Duman olmadığı için Ahmet özgür olacak, özgür olduğu için Ayşe’ye doğru zaten akacak. Bilinçaltı temizlik çalışmaları yapılmasının nedeni bu işte. O Ayşe’den çıkan gri dumanları- negatif düşünce ve duyguları atmak. Bu negatif duygular bilinçaltından temizlenmezse sadece evlenmek konusunda değil, istediğin işe girme konusunda da sıkıntı çekersin. İstediğim her şeyde bu negatif duygular bana engel olacak. Neden? Bu duman, negatif duygular benim alanımda var. O alan benim çekim alanım. Hayatıma her şeyi o alanla çekiyorum. Fakat, alan gri duman dolu. Yani, alanımdaki enerji saf değil, kirli ve ağır. Dolayısı ile alanımın frekansı da düşük. 

Başka bir deyişle, diyelim ki Ayşe 100 mumluk bir ışık yayıyor. Fakat o ışığının %70’ini o karanlık, gri, düşük frekanslı alanlar çektiği için Ayşe ancak 30 mumluk parlıyor, gerisini hep karanlık yutuyor. 30 mumluk enerji de Ayşe’nin isteklerini hayatına çekmesi için yetmiyor. 

Negatif düşünce ve duyguları bularak farkına varmak

Öncelikle yapılması gereken enerji alanımızda o dumanı oluşturan negatif düşünce ve duyguların bulunması, farkına varılması. Sonrasında bu alanımızdaki enerjinin saflaştırılması. Hepimizin sahip olduğu yaratıcımızdan gelen muazzam bir enerjimiz var. Saf enerjiyi yaratamadığımız için isteklerimizin çoğu olmuyor. Korkusuz ve dirençsiz iste bakalım, isteklerin gerçekleşiyor mu, gerçekleşmiyor mu? Gerçekleşir. 

Hepimizin karanlık duygu ve düşüncelerimizin farkına varıp kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Niye ben bu kadar takıntılı bir şekilde Ahmet’i istiyorum, neden aldatılmaktan, terk edilmekten, yalnız kalmaktan korkuyorum, diye kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Yani, karanlık tarafımıza bir fener tutmak gibi. Bu negatif duygular bana nereden gelmiş, değersizliğim var, güvensizliğim var, suçluluğum var, korkularım var. Anneden, babadan, atalarından, yaşadıklarından ama en çok çocukluğundan gelir. 

İsteklerimizin olmama sebepleri;

  • Bir tanesi bizim saf enerji ile isteyemememiz, başka bir deyişle direnç yaratmamız.
  • İkincisi de şu, öncelikle hayata yukarıdan bakıp her ne oluyorsa hayrımıza oluyor, diyebilmek, bunun bilincinde olmak. Öyle bir İlahi Sistem var ki, neye ihtiyacımız varsa bize onu deneyimletiyor. Yani sistem bizim isteklerimize göre değil, ihtiyaçlarımıza göre çalışıyor.

Aynı örnek üzerinden gidecek olursak, Ayşe’nin değersizlik duygusu, aldatılma korkusu varsa Ayşe’nin Ahmet ile evlenmeye değil ondan bir tokat yemeye ihtiyacı vardır. Kişi yaşayıp o duyguyu hissetmeden, bedenine kaydetmeden o bilgiyi içselleştiremiyor. Ayşe, Ahmet’ten bir darbe yiyince, herkesin yaptığı gibi önce Ahmet’i suçluyor, erkeklerin hepsi böyle diyerek karşı tarafı suçluyor. Fakat, yıllar içerisinde benzer tokadı farklı şekillerde yedikçe kendini sorgulamaya başlarsa farkındalığını arttırırsa kendi kendine soruyor “ben hep aynı yerden taş yemek zorunda mıyım?. Ahmet gidiyor, Mehmet geliyor ben aynı şeyleri yaşıyorum”. 

Herkes nerede olması gerekiyorsa o yerde

Senin kendinle yalnız kalıp duygularını dökmeye ihtiyacın var. Diyelim ki, bir erkek arkadaşın var ama seni pek aramıyor. Seni aramadığı için kendini değersiz hissediyorsun, yalnız kalacağını düşünerek endişeleniyorsun, beni aldatıyor mu diyerek kıskanıyorsun. İlişkiler tam da bunun için var, içimizde olan negatif duygu ve düşünceleri açığa çıkarmak için var. O zaman diyeceğiz ki, o beni aramıyorsa burada benim yalnız olmaya ihtiyacım var, onun benim yanımda olmaması gerekiyormuş. İçimizden çıkan bu negatif duygulara bir bakıp dönüştürme çalışması yapmamız gerekiyor.

Pusulanız duygularınızdır. Çalıştığınız iş yerinden, patronunuzdan memnun olmayabilirsiniz ama yine doğru yerdesiniz. O iş yeri, o patron sana bir şey öğretecektir onun için ordasındır. Senin alanındaki negatif duygulara aynalık yapıyorlar. Kızgınlığına, değersizliğine ama en çok korkularına aynalık yapıyorlar. Onun için sistemde yanlış olan hiçbir şey yok, herkes olması gerektiği yerde. Kimin neye ihtiyacı varsa onu deneyimliyor.

Mutsuz bir ilişki, evlilik içerisinde iseniz

Mutsuz bir ilişki içerinde isem, soru şu olmalı: “Bu ilişki bana neyi anlatmak istiyor, burada neyi görmem gerekiyor? Neyin aynalığını yapıyor, hangi duygularımı ayaklandırıyor, ortaya döküyor? Çok mu ilgi bekliyorum, çok mu beklenti geliştirdim, çok mu alma verme dengesini bozdum, çok mu üzerine düştüm? Niye düştüm ki, acaba karşımdaki bana ilgisiz davranarak önce sen kendi kendine değer ver mi demek istiyor?” Bu ilişkinin bir nedeni vardır.

Yanlış ilişki yoktur, yanlış iş yoktur, yanlış insan yoktur. Neredeyseniz olmanız gereken yerde, öğrenmeye ihtiyacınız olan bir şey var olduğu için ordasınız. Bu bir iş de olabilir.  Yalnız olabilirsiniz. Bu işte bir yanlışlık var, benim gibi bir kadın ya da benim gibi bir erkek yalnız olmamalı diyebilirsiniz. Fakat, bil ki şu an yalnız olman gerektiği için yalnızsın. Hayatın bu döneminde yalnız olmak senin seçimin çünkü. Niye kendi seçimin? Bilinçli ya da bilinçaltı düzeyde kendi seçimin. Bunun anahtarı ve ipucu da sende. Eğer, gelip bana derseniz ki, yalnızım ama mutsuzum. O zaman burada hayatının irdelenmesi gerekir. Serpil Ciritçi’nin “Bilinçaltını Nasıl Dönüştürürüz” isimli kitabında bu konu detaylı anlatılıyor. Bu kitapta kendinizi nasıl irdeleyeceğiniz tabiri caizse eşeleyeceğiniz konusunda sorular var. Her birimizin eğitime ya da terapiye gitme imkanımız olmayabilir. O zaman kendi kendimize diyeceğiz ki, örnek, yalnızım ama ben anladım. Ben korktuğum için yalnızım, ilişkilerde yara almaktan korkuyorum onun için yalnızım. Ya da ben sağlıklı bir ilişki kuracağıma inanmıyorum ki, onun için yalnızım. Kimsenin beni seçeceğine, seveceğine inanmıyorum. Ya da ben kadınlara-erkeklere güvenmiyorum. Kendinizi irdelediğiniz zaman bilinçaltınızdan her şey çıkabilir. Sen kendinde bu mesajı bulana kadar yalnız kalmaya devam edeceksin.

Yalnızlığından memnunsan zaten sorun yok. Sen yalnızsın ama yalnız olmak valla bu dönemde bana iyi geldi, keyfimde yerinde, kendi üzerimde çalışıyorum, kitabımı okuyorum, yürüyüş yapıyorum, huzurluyum, dersen gayet güzel. Demek ki hayatının bu döneminde yalnız kalmaya ihtiyacın varmış ve bunu deneyimliyorsun. Ama belki yarın, belki bir ay sonra sen, bana eşlik eden birisi olsa güzel olur dediğinde, o zaman saf bir frekans yayarsın, aynı frekansta biri ile eşleşir ve nasıl birisini istiyorsan hayatına çekersin.

Bazı isteklerimiz olmaz

Bazı isteklerimiz olur, bazı isteklerimiz olmaz diyoruz ya. Bu sistem şöyle çalışıyor: Sen, Ayşe olarak Ahmet de Ahmet deyip durdun. Biraz fazla da zorluyorsun ama ben daha yukarıdan bakıyorum olaya. Burada senin için daha hayırlı başka birisi var. Ama sen şu an bunu görmüyorsun, özellikle bağımlı bir ilişki içerisinde isen, illa Ahmet olsun dersin. İlişki içerinde Ahmet ile birlikte iken öğrenmen gereken şeyler bitince ilişki bir durur, ilerlemez. Ve sinyal vermeye başlar. Sinyal şudur: “Benle alma, verme döngün bitti, öğreneceğin şeylerde bitti. Bu ilişkiyi daha fazla pek zorlama” sinyali aslında bize gelir. Kişi siz zorladıkça mutsuz olur, sen de her seferinde bir hayal kırıklığı, acı yaşarsın. Hala o ilişkiye tutunmaya devam edersen acı yaşamaya devam edersin. Zaten sistem de senin o tutunmayı bırakman için Ahmet’i karşına çıkarmıştır.

Hayat isteklerimize göre değil ihtiyaçlarımıza göre şekillenir. İlişkiyi tabiri caizse şöyle bir it olacaksa zaten tıkır tıkır gider. Ama olmuyorsa burayı çok zorlama. Çünkü sen o işareti alırsın, serbest bırak. 

Kişisel gelişim yolunda ilerledikçe frekansında yükselecektir

Diğer taraftan kişi kendi kişisel gelişimini devam ettirirken aynı örnek üzerinden gidecek olursak Ayşe kendini suçlamayı, şikayet etmeyi bırakıp, kendi farkındalığı arttıkça bu olumlu gelişmenin Ahmet’e yansıdığını da görebilir. Ayşe’nin frekansı yükseldikçe Ahmet’in de frekansı yükselebilir. Ahmet, eskisi gibi ona karşı ilgili, sevgi dolu olmaya başlayabilir. Niye? Ayşe etrafına sardığı o negatif duygu ve düşüncelerden, o gri dumandan arındı, etrafında artık bariyer de yok, Ahmet artık özgür. Ahmet özgür kalınca zaten Ayşe’ye gelir. Senin olan senindir, nerede olursa olsun kaderi olarak sana gelecektir.

Zorla güzellik olmaz

Diğer bir olasılık olarak Ayşe’nin frekansı yükselirken Ahmet aynı frekansa çıkmayabilir. Ahmet’in Ayşe’nin hayatından gitme zamanı gelmiştir. Olacak şey, bizi çok üzüp zorlamaz. Bir şey hayatımızda olacaksa zaten olur. Tekrar tekrar aynı yere saldırmanın anlamı yoktur. Bu sadece ilişkiler için değil iş hayatı için de böyledir. Bir ilişkiniz, bir işiniz varsa emek harcadıysanız devam ettirmek için tabi ki gayret edin ama zorlamayın. Çok fazla tek taraflı emek vermek dengeyi bozar. Bir sorun bakalım kendinize, “veriyorum ama alıyor muyum? Alıyorum, aldıklarım yetiyor mu?”

Her şeyin sorumlusu ben miyim?

Evet o kişiyi, o işi hayatına sen çektin, senin frekansın çekti. Ama sen ne yaparsan yap karşındaki kişinin sana değer vermemesi artık senin suçun değil. Buradaki mesaj, Ahmet “benimle işin bitti” demek istiyor. Kadınlar, sen daha iyisini hak ediyorsun cümlesini sevmiyor ama çok doğru. Daha yüksek frekansa yükselmiş erkek ya da kadın kendine daha çok sevgi, ilgi, güven veren ilişkilere zaten kendiliğinden çekiliyorlar. Yani başımıza gelen her şeyin sorumlusu biziz.

Birçok karşılaşma kaderidir. Öğrenmek, tekamül etmek, farkındalığımızın artması için her ne yaşamamız gerekiyorsa onu yaşıyoruzdur. Amaç bilinçaltımızdaki karanlık tarafımızı, negatif duygu ve düşüncelerimizi (kıskançlık, değersizlik, güvensizlik, kin, nefret) süpürüp atmak. Ama bende ne olduğunu ben bilmiyorum. Biri bana bir tokat atmadan, canım yanmadan o karanlık tarafımı kendim göremiyorum. Hayatta tokatları bu yüzden yiyoruz.

Her şeyi de kendi üzerinize almayın

Bazen bunu da mı ben yarattım diyorsunuz ya, karşınızdaki insanlar bazen birebir sizi yansıtmazlar. Bazıları eksikliklerinizi, bazıları fazlalıklarınızı gösterir. Karşınızdaki insan çok yalan söylüyor olabilir. Burada bu çok yalan söylüyor acaba bana aynalık ediyor ben de mi çok yalancı mıyım diye kendinizden şüphe duymayın. Eğer sen yalan söylemenin bumerang gibi sana döndüğünü biliyor ve yalan söylemiyorsan, yalan söylemenin seni hiçbir noktaya taşımayacağı bilincinde isen kendinden şüphe duymana gerek yok. Karşındaki yalan söyleyen kişi, senin tekamül yolculuğunda ne kadar yol katettiğini göstermek için oradadır.

Ama ilişkilerimizden biz sorumluyuz

Sorunlu bir ilişki içinde isek bileceğiz ki alanımdaki bir frekans o kişiyi benim hayatıma çekiyor. Burada önemli olan karşımızdaki kişinin hangi duygu ve düşüncemize aynalık yaptığını fark edip onu dönüştürmek.

İkili ilişkilerde mutluluğun formülü

Eğer ikili ilişkilerde mutluluğun formülünü arıyorsanız bilin ki, siz kendinizi mutlu etmeye çalıştıkça karşı taraf da sizi mutlu etmeye çalışır. Kendinize şöyle bir şey deyin: “Kendimi en iyi ben tanıyorum” Bu ne anlama geliyor, “beni en iyi neyin mutlu edeceğini ben bilirim”. Beni en iyi neyin mutlu ettiğini biliyorsam, bununla ilgili bir öncelikler listesi yaparım. Örnek, arkadaşlarımla güzel bir yerde oturup yemek yemek beni mutlu ediyor mu, yürüyüş yapmak, spor yapmak, ailem, akrabalarım ile vakit geçirmek, kitap okumak, beni mutlu ediyor mu? Bir çok konuda neyin bizi mutlu ettiğinin bir listesini yapmalıyız.

Aynada kendine bak ve kendine şunları söyle: “Sen ne kadar güzel, iyi bir insansın, değerlisin, seni gerçekten seviyorum, mutlu olmayı, her şeyi hak ediyorsun” Bunu sık sık aynanın karşısına geçip kendine söyle. Kendinle aranda tatlı bir dostluk başlar, barış başlar. Kendinle barış sağladığında orada inanılmaz bir keyif olduğunu fark edeceksin.

Başkalarına gösterdiğimiz özeni kendimize de göstermeliyiz

Başkalarına gösterdiğimiz özeni kendimize de göstermeliyiz Mutluluğun formülü de bu. Sen kendini sevmeyi başardığın zaman, kendine körlüğün bittiğinde, şu tatlığını, güzelliğini gördüğünde ikili ilişkilerinde, aile ilişkilerinde, iş hayatında da bir sorun kalmaz. İnsanlar ile olan ilişkilerin korkudan, bağımlılıktan olmamalı, sevgiden olmalı. Mutluluğun formülü, bir şekilde kendinizi sevebilmek, kendinize şefkatli olabilmek. Zihninizin olumsuz olarak konuşmaya başladığı nokta “kabul” deyin. Her ne olumsuz duygu, düşünce içerisinde içesiniz önce kabul deyin sonra sakinleşip o olumsuz duygu ve düşünceyi sevgiye dönüştürün.

Kaynak: Serpil Ciritçi serpilciritci 

https://www.instagram.com/p/CjlS8WqpCFM/

 

Hayatınızdaki Değişiklikleri Şaşkınlıkla İzleyeceksiniz!

Kişiye özel hazırlanan, yazarımız tarafından Kozmik şifa enerji frekansları ile kodlanan “hematit bileklik ve İlahi Dokunuş Şifanın Şifresi” kitabımız kargo dahil 250 TL. Sınırlı sayıda hazırlanacaktır. Sipariş için 0212 284 19 41 – 0532 547 99 57 nolu telefonlarımızı arayabilir, Instagram’dan ya da WhatsApp’tan mesaj gönderebilirsiniz. @ilahisifa Satın almak için linki tıklayın shopier.com/3806937

ÜRÜN SİTESİNE GİT

Not: Hematit taşının faydaları başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz. https://www.hayatvesaglik.net/hematit-tasinin-faydalari/

Hematit Taşının Faydaları
🍀 Sinir sistemini düzenleyerek stresi giderir.
🍀 Aşırı duygulanma ve heyecanları sakinleştirir.
🍀 Zihni berrak hale getirir, akıl ve zeka kıvraklığı sağlar.
🍀 Karar verme güçlüklerine çok faydalıdır.
🍀 Enerji ve canlılık verir. Çekim gücü fazla olduğundan, kişisel çekim, neşe, cesaret ve istek verir.
🍀 Kan dolaşımı üzerinde pozitif etkisi vardır. Kalbi sağlıklı tutar, kan basıncını dengeler.
🍀 Eklem romatizması ağrılarını hafifletir.
🍀 İskelet sistemi hastalıklarına iyi gelir.
🍀 Dalağı temizler, doğru çalışmasını sağlar.
🍀 Göz sağlığı için faydalıdır.
🍀 Karaciğer sağlığı için yararlıdır.
🍀 Mide sağlığı için yararlıdır.
🍀 Kanı temizler, sağlıklı tutar.
🍀 Anemi (kansızlık) hastalığını tedavi eder.
🍀 Böbreği sağlıklı tutar.
🍀 Hasar görmüş dokuların yeniden oluşmasına yardım eder.
🍀 Bel soğukluğunu önler ve iyi gelir.

Hakkında admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× Mesaj atın